BIR ETIYOPYA YAZISI

Afrika'yı hep merak etmişimdir. Kurban bayramı ile yılbaşı tatilinin aynı zaman dilimine denk gelmesi THY Miles&Smiles'tan doğan imkanı bir Afrika ülkesi için kullanmama vesile oldu. Etiyopya'yı seçtim hiç tereddütsüz. Ne de olsa 615 yılında sahabelere bağrını açan Necaşi'nin ülkesi buralardaydı.

Addis Ababa, "güzel bahçe" demek. Etiyopya'nın, gayri resmi olarak da Afrika'nın başkenti. Yüzseksen ülkenin büyükelçilik binaları şehrin dört bir yanını süslüyor. Yaklaşık 70 milyon nüfusa sahip Etiyopya'da 175 bin araba bulunuyor. Bunun 125 bini başkent sokaklarında dolaşıyor. Dolayısıyla egsoz gazının ne denli hava kirliliğine sebep olduğunu burada gördüm. Her araba bir fabrika bacası gibi gaz püskürtüyor. Birçoğu hurdalık kırmızı otobüslerle mavi minibüsler ve eski sosyalist doğu bloku ülkelerinde meşhur ufak (mavi) ladalar trafiğin vazgeçilmez araçları. Dışarıdan kırık dökük görülse de içerisinin temizliğine azami dikkat ediliyor bu arabaların.

Etiyopya, Afrika'nın en fakir ülkelerinden. Halkın yüzde sekseninden fazlası fakir. Kişi başına düşen yıllık milli gelir 160 dolar. Doktorlar yaklaşık 300-500, mühendisler 300, haftada 15 saat çalışan öğretmenler 100, polisler 50, taksiciler ise 20-30 dolar alıyor ayda.

84 farklı etnik yapının bulunduğu bu ülke büyük bir pazar. Buradan Amerika ve Avrupa'ya ihraç edilen ürünlere gümrük vergisi ve kota uygulanmıyor. Yatırımcılar için oldukça cazip. Teknolojik herşey dışarıdan geliyor. Tarımla birlikte her türlü yatırım yapılabilir. Şirket kurmak ise insanın ancak bir iki gününü alıyor.

Görülmeye değer en yakın yer 210 km uzaklıktaki Awash Milli Parkı. 756 km kare bir alanda kurulu parktan Awash nehri geçiyor. Büyük bir şelalesi ve vadisi var. Timsah, aslan, geyik, gergedan, kaplumbağa, maymun, ceylan gibi 81 çeşit hayvan barınıyor, bunların 24'ü hem suda hem karada yaşıyor. 453 çeşit kuş var. Herşey tabii, insan eli değmemis. Ülkede 40 yıl önce açılan Awash gibi onbeş milli park bulunuyor.

Din, çatışma faktörü değil bu ülkede. Müslümanlar (yüzde 45) ve Hristiyanlar (yüzde 55) hiçbir dini unsuru yadırgamadan birlikte yaşıyorlar. Yani kimse kimsenin tavuğuna kış demiyor. Yan yana duran kasapların duvarındaki haç ve hilal simgeleriyle kimin nereden et alacağı belirlenmiş. Yaşanan Hristiyanlık, Avrupa'dakinden oldukça farklı. Her gün üç kez kiliselerde ibadet ediliyor. İbadetlerinde secde, rüku da var. Daha önceden var olan ibadet şekillerini İslam biraz daha sistemleştirmiş. Okunan İncil pasajları hoparlörle uzaklardan duyuluyor. Ayakkabısız girilen kilisede başları kapalı kadınlar bir tarafta, erkekler bir tarafta ibadet ediyor.

Camiler de tıklım tıklım doluyor. Addis Ababa stadyumunda kılınan bayram namazına çevre illerden de gelerek bir milyondan fazla kişi katıldı. Kadın erkek, çoluk çocuğuyla herkes orada. Muhteşem bir görüntü. Herhangi bir camiye uğradığınızda, ayakkabınızı çıkardığınız yerde bulamıyorsunuz. Orada bekleyen ayakkabı boyacıları alıyor, silip boyuyor ve düzgün şekilde diziyorlar. Çıkarken gösterdiğiniz ayakkabınızı size veriyorlar, çok az bir para karşılığında. Ayakkabınızın çalınma ihtimali de bulunmuyor. Çok hoş bir uygulama. Zira çok çabuk tozlandığından duruma göre üç dört güne bir boyatmak gerekiyor ayakkabıları.

Addis Ababa'nın dikkatimi çeken yönlerinden biri de teneke evlerdi. Binlerce insan bir veya iki gözden oluşan bu tip evlerde oturuyor. İnsanlar haftada bir kez dahi duş alamıyor. Türk okulunun bahçesinde açılan su kuyusundan yüzlerce aile istifade ediyor. Eşeklerle sürekli su taşıyorlar evlerine. Büyük bir hizmet. Ziyaret ettiğim Alman okulunda da bu yüzden öğrencilere haftada bir duş imkanı veriliyor. Güzel Bahçe'de rengarenk güllerin dirilip bülbüllerin şakıması ancak eğitim hizmetleriyle mümkün. Zira insana yatırım yoksulluğun ve cehaletin tek panzehiri.


Muhammed Mertek 19.01.2008, ZAMAN